Zelzele travması değişik şekillerde tüm toplumu etkisinde bırakır

14.02.2023 16:19 Haber Deposu: İHA Yüzyılın felaketini olarak tanımlanan tüm Türkiye’yi ve büyüklüğü sebebiyle de dünyayı etkileyen zelzele felaketi yalnız depremi bölgede bire bir yaşayanları değil herkesi etkilediği ifade eden Psikiyatri Uzmanı Uzm. Dr. Ecem Çelik, “Ülke olarak bir yas süreci içerisindeyiz. Birbiri ardına gelen acı verici vakalara tanıklık ediyoruz. Bir taraftan vefat eden, yaralanan, yakınlarını kaybeden, evsiz kalan insanlarımız için üzülürken; bir taraftan da kendimiz ve yakınlarımız için endişeleniyoruz. Hatta birçoğumuz da bu endişemiz için kendimizi suçlu hissediyoruz. Bu organik bir süreç bundan dolayı beklenmedik anlarda karşılaştığımız afetlerden sonrasında yaşamın belirsizliklerle dolu olduğu, her an başımıza can bunaltan olayların gelebileceği gerçeği ile yüzleşiriz. Televizyonda, toplumsal medyada tanıklık ettiğimiz görüntüler ile tetiklenen her an bir çekince ile karşılaşabileceğimiz düşüncesi bir ekip kaygı emareleri yaşamamıza sebep olabilir” diyerek yaşanmış olan kaygı bozuklukları ve anksiyete hakkında bilgilendirmelerde bulunmuş oldu.
İçinde bulunduğumuz bu tabloda depremi bire bir yaşamayan ve/yada yakınları, sevdikleri, arkadaşlarından yitik vermeyen bireylerin bile kendini endişeli, gerilmiş, kederli ve bunalmış; normalden daha sinirli ve karamsar hissedebileceğini belirten Psikiyatri Uzmanı Dr. Ecem Çelik “Yaşadığınız ya da şahit olduğunuz vakalarla ilgili görüntüler sık sık zihninize gelebilir. Bu anılara çarpıntı ve terleme şeklinde fizyolojik emareler eşlik edebilir. Konsantre olmak yada karar vermekte zorlanabilirsiniz. Aşırı yiyecek yeme ve uyuma ya da uykuya dalmakta zorlanma ile iştah kaybı yaşayabilirsiniz. Çevrenizdeki kişilerle anlaşmazlıklar, çatışmalar yaşayabilir, toplumsal aktivitelerinizden geri çekilip yalnız kalma ihtiyacı hissedebilirsiniz. Strese bağlı baş ağrısı, baş dönmesi, mide bulantısı, göğüs ağrısı şeklinde fizyolojik emareler yaşayabilirsiniz. Her an zelzele olabilir korkusu ile karanlık ortamlardan kaçınabilir, yalnız kalmamayı tercih edebilirsiniz. Bu bahsettiğimiz belirtilerin yaşanması yaygın bir durum olup büyük seviyede zaman içinde azalarak kaybolur” dedi.
Kaygı ve anksiyete
Anksiyete bozukluklarının, ruh sağlığı bozuklukları içinde en yaygın olanı bulunduğunu belirten Psikiyatri Uzmanı, Uzm. Dr. Ecem Çelik “İnsanların ortalama yüzde 20’sini hayatlarının bir noktasında etkisinde bırakır. Yaşadığımız afetin yanı sıra son yıllarda hepimizin kaygılı sezmek için sebepleri oldu. Sadece kimi zaman kaygı, strese verilen düzgüsel bir tepkiden daha fazlası olarak karşımıza çıkabiliyor. Sadece anksiyete bozukluğu olan kişiler için bu korku ve endişeler geçici değildir, ortada çekince oluşturacak bir durum yokken bile kaygı yaşanır, bu kaygı uzun sürer ve denetim edilmesi güç bir hal alır. Çoğu zaman huzursuzluk, gerginlik, tedirginlik hissi, iç sıkıntısı, dikkati toplamada güçlük, uyku bozukluğu, şeklinde ruhsal emareler; baş ağrısı, baş dönmesi, uyuşma ve sersemlik hissi, kulaklarda uğuldama, çınlama, ağız kuruması, çarpıntı, nefes darlığı, midede şişkinlik, bulantı ve kusma, barsak hareketlerinde düzensizlik, sık idrara çıkma şeklinde oldukca çeşitli bedensel emareler; bayılacakmış şeklinde hissetme, kontrolü yitirme ya da ölüm korkusu şeklinde düşünceler birlikte rol alır. Düzgüsel anksiyete, organizmanın biyolojik bir korunma sistemi olup organizmayı tehdit eden bir olayın varlığında kaçma yada vaka ile savaşmayı sağlamak suretiyle ortaya çıkar, tehlikeli durumlarda kendimizi korumamızı elde eden davranışlarımızı başlatmamız için lüzumlu bir duygudur. Anksiyete bozukluğu olan kişiler kendilerini endişelendiren durumlardan yada deneyimlerden kaçınarak bu negatif tepkilerle baş etmeye çalışırlar. Kaçınma ilk başlarda kaygıyı azalttığı için yararlı şeklinde gözükse de, bir süre sonrasında kişinin özgürce yaşamasını, rahatça ilişki kurmasına ket vuran bir duruma dönüşür. Günün büyük bir bölümünde kendinizi kaygılı hissediyor ve bu kaygıyı denetim etmekte zorlanıyorsanız, kaygınız toplumsal olmanızı engelliyorsa, iş ya da okul hayatınızdaki başarınızda düşüşe sebep oluyorsa, kaygı yaşamamak adına kaçınmalarınız var ise yardım arayışına geçmenizin vakti gelmiştir” şeklinde konuştu.
Ne yapabiliriz
İçerisinden geçtiğimiz sıkıntılı sürecin daha kolay atlatılması için yapılabilecekler hakkında önerilerde de bulunan Uzm. Dr. Ecem Çelik sözlerine şu şekilde devam etti: “Ilk olarak yaşadığınız sürecin zor bir dönem bulunduğunu ve duygusal durumunuzdaki değişikliklerin düzgüsel bulunduğunu bilmek son aşama önemlidir. Sizi önemseyen, sizi dinleyecek ve durumunuzla empati kuracak insanlardan destek isteyebilirsiniz. Toplumsal destek, felaketten kurtulmanın mühim bir bileşenidir. Bu destek için aile ve dostlar mühim birer kaynak olabilir. Hissettiğiniz duyguları, zihninizden geçen düşünceleri aileniz yada yakın arkadaşlarınızla konuşabilir ya da (paylaşım tepkilerinizde ve duygularınızda yalnız olmadığınızı fark etmenize destek verir) kağıda dökebilirsiniz. Günlük rutin aktivitelerinizin (yiyecek yeme, uyuma, egzersiz şeklinde) tertipli olmasına itina göstermek, size iyi geleceğini düşündüğünüz yeni rutinler oluşturmak, mümkün olduğunca toplumsal etkinliklerinize devam etmek zihninizin kaygıdan uzaklaşmasına destek olacaktır. Bu süreçte mühim yaşam kararları vermekten kaçınmanızı da hatırlatmak isterim. Kariyer yada iş değişiklik yapmak ve öteki mühim kararlar kendi başlarına oldukça stres oluşturan durumlardır ve bir felaketten kurtulurken üstesinden gelmeyi daha da zorlaştırabilir” dedi.
Peki, ne vakit ustalaşmış yardım almalısınız
Uzm. Dr. Ecem Çelik, ustalaşmış destek almak aşaması ile ilgili olarak da “Kendinizi devamlı sıkıntılı, endişeli, mutsuz yada umutsuz, karamsar hissederken buluyorsanız; günlük sorumluluklarınızı ve faaliyetlerinizi zor bela yerine getirebildiğinizi düşünüyorsanız, geçirdiğiniz sürece karşı inançsızlık, stres, kaygı ve üzüntü şeklinde duygusal tepkilerinizle baş etmenizi kolaylaştırmak için ruhsal sıhhat çalışanlarından yardım almanızı tavsiye ederim. Öteki taraftan anksiyete bozukluğunun emarelerini azalmak için hastanın özelliklerine ve hastalığın şiddetine gore psikoterapiden ya da psikoterapi ile beraber ilaçlardan faydalanıyoruz. Psikoterapi hastaların kaygıları belirlemek ve kaygıyla başa çıkmak için somut beceri ve teknikler geliştirmek suretiyle beraber çalıştığımız ortak bir süreçtir. Terapi ile hastalar, düşüncelerinin kaygı emarelerine iyi mi katkıda bulunduğunu anlamayı ve bu fikir kalıplarını değiştirmeyi öğrenerek, kaygı semptomlarının sertlik ve sıklığını azaltabilirler” önerilerinde bulunmuş oldu.

Son Dakika Haberler